Türkiye topraklarının büyük çoğunluğu çeşitli aktif deprem kuşakları üzerinde yer alıyor. “Deprem öldürmez, tedbirsizlik öldürür” cümlesini sıklıkla duyuyoruz. Depremin yaşanmasına engel olabilmek mümkün değil, ancak olası zararlarını en aza indirmek, hatta tamamen ortadan kaldırabilmek mümkün.
Depremden korumanın en etkili yolu ise, öncesinde tedbir almaktan geçiyor. GF Hakan Plastik yetkilileri, 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan, on binlerce vatandaşımızın yaşamını yitirdiği, yaralandığı ve göçük altında kaldığı deprem sonrasında medyaya da yansıyan görüntülerden yola çıkarak, dayanıklı binalar yapmak kadar bu dayanıklı binaların korunmasına bir kez daha dikkat çektiler.
“Atık su tesisatlarında birleştirme noktalarından ya da hasar görmüş borulardan sızan sular, şaft içinde ve kullanım dışı olan bodrum katlarda beton içinde kendine bir yol çizerek geniş bir alana yayılmaktadır. Su sızıntısının yayıldığı alanlar, zamanla tahribat oluşmasına kadar ilerler. Beton içine giren su, zamanla demirlerin açığa çıkmasına ve korozyona sebep olur; binanın ömrünü ve dayanıklılığını olumsuz yönde etkiler. Bu durum binanın yük taşıma kapasitesini düşürerek taşıyıcı sistemlerde bozulmalara yol açar. Yer hareketinde veya deprem durumlarında binalarda çatlak ve kırılmaların oluşmasına neden olur. Bina içi montajlarda mutlaka mekanik projeye uyulmalıdır. Mekanik proje dışı yapılan işlemlerde binanın taşıyıcı kolon ve kirişlerine zarar vermeden (delme, kırma, vb.) montaj yapmak konusunda duyarlı olmak gerekir” açıklamasında bulundular.
Tesisat borularının sabitlenmesinin yanı sıra yüksek kapasiteli ve teknoloji ağırlıklı cihazlar olan soğutma grupları, soğutma kuleleri, sıcak su kazanları, klima santralleri, pompalar, hidroforlar, jeneratörler, vb. tesisat ekipmanlarının da bulunduğu ortamlarda döşemeye ya da duvarlara sabitlenmelerinin olası kazaları önlemede önemli olduğuna vurgu yaptılar.
Toprak altı içme ve kullanma sularını ve atık suları taşıyan boruların da standartlara uygun üretilmiş ve üretici firmanın önerilerine göre montaj edilmesinin depremden etkilenmeme ya da daha az etkilenme için oldukça önemli olduğunu vurguladılar. Sarsıntılardan sonra toprak altı boruların zarar görmesinin beraberinde içme suyu borularında temiz su kaybına, atık su borularındaki sızıntıların ise salgın hastalıklara zemin hazırlayabileceğini belirttiler. Atıksu mecrası ile içme suyu borusu arasındaki mesafenin yatayda ve düşeyde 40 cm‘den daha az mesafede olmaması gerektiğine dikkat çektiler.
Depremde gözlemlenen sorunları düzenli olarak gerçekleştirdikleri eğitimlerine de taşıyacaklarını ve bu konudaki bilincin artırılması için daha da yoğun çalışacaklarını ifade ettiler.