Sayfa 4 / 5
Kongre sonucunda aşağıdaki konuların kamuoyuna duyurulmasına karar verilmiştir.
1. Binalarda Enerji Performans Yönetmeliğinin önemli bir parçası olan Enerji Kimlik Belgesi uygulaması ve ilgili BEP-TR yazılımı, Kongrede Binalarda enerji performansı sempozyumu ve Binalarda Enerji Performansı Uygulamaları Panelinde uzmanlar, tasarımcılar, sektör temsilcileri, akademisyenler tarafından tüm boyutlarıyla tartışılmıştır. Gerçekleştirilen tartışmalar sonucunda;
a.) Enerji Kimlik belgesi verilmesi amacıyla geliştirilen BEP-TR yazılımının yöntem açısından yeterince tartışılmadığı,
b.) Yöntemle geliştirilen yazılım arasındaki uyumun tam olarak test edilmediği,
c.) Yazılımın getirdiği referans binaya uyum sağlama zorunluluğunun uygulanabilir olmadığı,
d.) Yazılımın kullanıcı dostu olmadığı, WEB tabanlı kullanımında sıkıntılar yaşandığı,
e.) Yazılımla ilgili dokümanların yetersiz olduğu,
söz alan konuşmacılar tarafından ortaklaşa olarak dile getirilmiştir.
Toplantılara katılan sektör ve meslek odaları temsilcileri, akademisyenler, tasarımcılar, uzmanlar;
• Mevcut BEP-TR yazılımının uygulamasının durdurulması,
• BEP-TR uygulamasının yürürlüğe girdiği 1 Ocak 2011 tarihinden bu güne, konuyla ilgili yaşanan tüm deneyimlerin gözden geçirilerek değerlendirilmesi,
• Makina Mühendisleri Odası, Sektör Dernekleri ve Uzmanların katılımıyla yeni bir yazılımın gerçekleştirilmesi amacıyla yol haritasının çizilmesi
konusunda görüş birliğine varılmıştır.
2. Gerek tüketicinin korunması, gerek üretim kalitesinin artırılması, gerekse ülkemizde Enerji verimliliği çalışmalarının vazgeçilmez bir parçası sayılan akredite edilmiş test ve belgelendirme laboratuarlarının eksikliği dile getirilmiş, bu konuda bağımsız yönetimler altında kurulması yönünde sürdürülen çalışmaların koordine edilmesi, konusunda ortak girişimlerde bulunulması önerilmiştir.
3. Aynı ve benzer konularda aynı kurum çatısı altında veya farklı kuruluşlar tarafından düzenlenen kongre, sempozyum vb. etkinliklerin emek ve kaynak israfına yol açtığı dile getirilmiş, bu etkinliklerin düzenlenmesi aşamasında ortaklaştırılması, sadeleştirilmesi yönünde çalışmaların yapılması gerektiği vurgulanmıştır.
4. Günümüzde Üniversitelerde verilen eğitim meslek eğitimi değildir. Meslek eğitimi mesleğin sürdürülmesi sırasında verilmesi gerekmektedir. Meslekte uzmanlık ve belgelendirme (Profesyonel Mühendislik) kaçınılmazdır. Bu konuda Makina Mühendisleri Odası, sektör dernekleri, üniversiteler eğitim süreçlerine katkı koymalıdır. Meslek içi eğitimin geliştirilmesi konusunda Makina Mühendisleri Odasının sektör temsilcileri ve üniversitelerle bir atölye çalışmasını gerçekleştirilmesi önerilmektedir.
5. Kamu ihale kanunu kapsamında yürütülen çalışmalarda sorunlar yaşandığı dile getirilmiş olup, kanunda, konuyla ilgili yapılabilecek iyileştirmeler konusunda Makina Mühendisleri Odası tarafından Bakanlık yetkilileri, yatırımcı kuruluşlar, tasarımcı ve uygulamacıların katılımıyla atölye çalışması düzenlenmesi önerilmektedir.
6. Büyük bir bölümü deprem riski altında olan ülkemizde, Yapı üretim ve denetim sürecine ilişkin yasal mevzuat, güvenli, sağlıklı, konforlu yapıların üretilmesini sağlamaktan uzaktır. Yapıların planlama, tasarım, üretim ve denetim süreçlerinin yeniden düzenlenmesine ihtiyaç olup, Meslek odalarının da sürece daha etkin bir biçimde katılımını sağlayacak yeni bir tasarım, üretim ve denetim modelinin yaratılması önemle vurgulanmıştır. Bu kapsamda Yapı Denetimi Yasasında Değişiklik Yapılması hakkındaki Yasa teklifi meclis gündeminden geri çekilmeli, meslek odalarının da içinde yer alacağı bir çalışmayla, Yapı Denetim Yasası ve İmar Kanunu ile bağlı ikincil mevzuatlar yeniden düzenlenmelidir.
7. Hastane Hijyenik klima ve havalandırma tesisatı, test, devreye alam ve bakımı konusunda ülkemize özel standartın çıkarılması için Odamız tarafından önerilen taslak çerçevesinde TSE`yle başlatılan çalışmaların sonuçlandırılması için girişimlerde bulunulmalıdır.
8. Jeotermal Enerji kaynaklarının kullanımı konusunda;
a.) Jeotermal enerjiden elektrik üretimi başta olmak üzere, sera ısıtmacılığı projelerinde büyük bir artış görülmektedir. Jeotermal enerji araştırmaları 50 yıl öncesinde başlamış olmasına rağmen, son bir yılda yapılan uygulamalar elli yılda yapılandan fazladır. Ülkemizin bilinen jeotermal potansiyeli elektrik üretimi için 1800 MWe, doğrudan kullanımda 40.000 MWt olarak tahmin edilmektedir. Ancak, dünyada jeotermal kaynakların büyük bir kısmı volkanik alanlarda bulunurken, ülkemizdeki volkanik sahalar henüz araştırılmamıştır. Uzun ve pahalı bir araştırmayı gerektiren bu alanda MTA ve üniversitelerin projeler geliştirmesi gerekmektedir.
b.) Başarıya ulaşmış işletmelerin ürünlerini piyasa fiyatının üzerinde satın alma garantisi veren teşvik uygulamaları yerine, son derece pahalı ve oldukça riskli olan arama evresinin desteklenmesi, yeraltı zenginliklerimize ulaşmayı kolaylaştıracaktır. Türkiye‘de 250°C sıcaklık sınırının aşılıp-aşılamayacağı uzun yıllar tartışılmıştır. 2010 yılı sonunda Salihli‘de 250°C sıcaklığa ulaşan bir kuyu delinmiş, hemen ardından Alaşehir yöresinde MTA 287°C sıcaklığa sahip bir kaynağa ulaşmıştır. Örnekler yeraltı zenginliklerimizi aramak için yapılacak çalışmaların karşılıksız kalmayacağını kanıtlamaktadır.
c.) Jeotermal rezervuarlar, sürdürülebilir ve yenilenebilir bir işletme stratejisi ile yönetilmelidir. Jeotermal kaynakların işletildiği sahalarda, yeryüzünde çökmeler oluşabilmektedir. Özellikle yerleşim bölgelerindeki sahalarda çökme yaratmayacak bir işletme stratejisi belirlenmeli, bu konuda çalışma ve araştırmalar yapılmalıdır.
d.) 2007 yılında kabul edilen "Jeotermal Kaynaklar ve Mineralli Sular" kanunu jeotermal sahaların bütünlüğünü koruyamamaktadır. Bir tek saha çok sayıda ruhsata ve doğal olarak çok sayıda farklı işletmeye konu olabilmektedir. Bu durum jeotermal kaynaklar üzerinde giderilemeyecek zararlara neden olabilecektir. Sahaların bütünlüğünü sağlayacak yasal alt yapının ve etkili bir denetim mekanizmasının kurulması sağlanmalıdır.
9. Standart dışı bacaların denetim altına alınması, can güvenliğini tehdit eden tüm bacaların kullanımına son verilmesi, bu bacaların ıslah edilmesi ya da kullanımının yasaklanması sağlanmalıdır. Bu konuda Bakanlıklar, Meslek Odaları, sektör dernekleri ile işbirliği yapılması önerilmektedir.
10. X. Ulusal Tesisat Mühendisliği Kongresi ve Teskon+Sodex Fuarı‘nın niteliği ve niceliğiyle çağdaş, demokratik, sanayileşen bir Türkiye yaratılması sürecine katkıda bulunacağı inancı ile yukarıdaki istemlerimizin yaşama geçirilmesinin takipçisi olunarak ve aynı anlayış ile iki yıllık periyotlarda, katılımın daha da arttırılarak, XI. Ulusal Tesisat Mühendisliği Kongresi ve Fuarı‘nın gerçekleştirilmesi gerekmektedir.{jcomments on}