Genel

Koordinatörlüğünü Çankaya Üniversitesinin yaptığı, TTMD’nin Proje ortağı olduğu “iCOINS-KOBİ'ler için Endüstri 4.0 Yeterlilikleri –Farkındalığı Artırma Araçları” projesi kapsamında, KOBİ’ler için Endüstri 4.0’ın farkındalıklarının artırılması için içerikler hazırlandı. Avrupa Birliği ERASMUS+ desteği alan projenin ortakları arasında İtalya, İspanya, Finlandiya ve Türkiye'den Türk Tesisat Mühendisleri Derneği (TTMD) de yer alıyor.

 Ali Rıza Ersoy Ali Rıza ErsoyProje sonucunda geliştirilen eğitim içeriklerine https://icoinsproject.net/adresinden erişilerek sertifika almak mümkün olmaktadır. Bir açık eğitim platformu üzerinden sunulan eğitim modülleri, Endüstri 4.0 kaynaklarına erişimde ve dönüşümüne uyumda zorluk çeken KOBİ’lerin farkındalığını artıracak,” Endüstri 4.0 nedir, İçerisinde nasıl teknolojiler vardır, Ne fayda sağlar” gibi konuları içermektedir.

Endüstri 4.0 konusunda, Türkiye’de ve dünyada ne gibi çalışmaların yürütüldüğü, hangi sektörlerin bu kapsamda nasıl ilerlediği ve KOBİ’lerin bu alanda nasıl bir yol izlemesi gerektiğine ilişkin konularda Dr. Gül Tokdemir ve TTMD Strateji ve Organizasyonel Gelişim Yöneticisi Gamze Esener, ION Academy, Kurusucu Sn. Ali Rıza Ersoy ile detaylı bir röportaj gerçekleştirdi.

Dr. Gül Tokdemir: Endüstri 4.0 konusunda ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz?

Ali Rıza Ersoy: 32 yıl boyunca ilk ve tek şirketim olan Siemens Türkiye’de çalıştım. Üç yıl önce de oradan emekli oldum. 2012’li yıllarda Almanya'da, Endüstri 4.0 ülkenin imalat sanayinin dijital dönüşüm yol haritası olarak açıklandığında Siemens’te çalışıyordum. Alman Federal Hükümeti, 2011 yılında kendi yol haritasını hazırlamak için 47 kişilik bir takım kurduğunda bu takımdan 10 kişi Almanya Siemens’tendi, bazıları da benim arkadaşımdı. Böylelikle Endüstri 4.0’ı başlangıcından itibaren takip etme şansımız olmuştu. Tüm bunların hazırlanması ve dünyaya yayınlanması 2013’ü buldu. Almanya kendi yol haritasını açıkladıktan sadece 10 ay sonra, 2014’te Türkiye Siemens’te arkadaşlarımla beraber İstanbul'da büyük bir basın toplantısı düzenledik ve ülkemize galiba ilk kez, “Ey millet! Almanya'da yeni bir tsunami doğdu, bu dalga dalga dünyaya yayılacak. 1’inci sanayi devrimini birkaç yüzyıl ıskaladık, 2’inci sanayi devrimini 150 yıl, 3’üncü sanayi devrimini 40-50 yıl ıskaladık, bu yüzden hadi gelin şu dördüncüyü ıskalamayalım” vurgusuyla ilk basın toplantımızı düzenledik. O zamanlar bu konuda Türkçe kaynak da yoktu. Bütün dünya ile eş zamanlı olarak bizim de öğrenmemiz gerekiyordu. Ben de o dönemde aynı zamanda dijital factory dediğimiz departmanda yani şirketlerin dijitalleşmesi, otomasyonu 3.0 ve 4.0 yolculuklarından sorumluydum. Dolayısıyla konunun merkezindeydim. Bu benim için tamamen pozisyonumdan kaynaklı bir şanstı.

2015 yılında Hannover Ticaret Fuarı’nın sloganı Endüstri 4.0 oldu. Arkasından 2016 yılının başında Davos Toplantısının sloganı da Endüstri 4.0 oldu. Böylece bu kavram yani imalat sanayinin dijitalleşmesi hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayıldı. Biz de bu arada Siemens Türkiye olarak ilk Endüstri 4.0 nedir, hangi teknolojilerden oluşur gibi bilgileri içeren Türkçe dokümantasyonu hazırladık. İlk internet sitesinin açılmasına sponsorluk yaptık. Biz sahiplenmek istemedik ülkenin olsun, biz de sponsor olalım diye düşündük. O yıllarda ilk olarak, https://www.endustri40.com/sitesinin açılmasını sağladık.

Dr. Gül Tokdemir: Ülkemizde farklı sektörlerde yürütülen çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Sanayimiz bu konuda bilgi sahibi mi? Gerçekten dönüşüme hazır mı ya da dönüşüm başladı mı?

 Ali Rıza Ersoy Ali Rıza ErsoyAli Rıza Ersoy: Tabii ki, isterseniz 2016 yılına geri götüreyim sizleri. Ülkemizde Google Trends’e girip de Endüstri 4.0 konu araması yazsa idik daha önce bu konunun konuşulmadığını 2016 yılından itibaren bu konunun gündeme geldiğini ve üstel bir biçimde konuşulduğunu görecektik. Bu nedenle, Endüstri 4.0 konusunun ülkemizdeki başlangıç tarihi 2016'nın başı diyebiliriz. 2016’nın ortalarına doğru TÜSİAD’ta Endüstri 4.0 Çalışma Grubunu kurduk. Kurucu Başkanlığını ben üstlendim. İlk etapta konuya yakın ilgi gösteren 40-50 şirket bir araya geldik ve bayağı yoğun bir şekilde çalışmaya başladık. Sanayi Bakanlığı ile beraber bir teklif hazırladık. Biz de ülkemizin platformunu kuralım ve bu platformla biz de ülkemizin yol haritasını çıkartalım teklifi ile gittik. Platformu kurarken 6 kuruluşu önerdik. Bunlar; TÜSİAD (Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği), MÜSİAD (Müstakil Sanayici ve İş İnsanları Derneği), TTGV (Türkiye Teknoloji Gelişim Vakfı), TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği), TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi) ve YASED (Uluslararası Yatırımcılar Derneği). Bakanlık teklifimizi neredeyse birebir kabul etti ve takım kuruldu. Doğal olarak liderliği Sanayi Bakanlığı aldı. İcra komitesi kuruldu ve 5 tane takım kuruldu. Her kuruluş bu takımların birisinin fonksiyonunu yani koordinasyon görevini üstlendi. Ben mesleğim olduğu için TÜSİAD adına dijital teknolojiler kısmını üstlendim. Çok yoğun bir çalışmaya girdik. Kamu özel sektör ve TOBB gibi yarı kamu organizasyonlarıyla beraber kaç kez Ankara’ya gittik, kaç kez toplantı düzenledik hatırlamıyorum. Sadece bizim takımda üniversiteler, kamunun ilgili kuruluşlarından oluşan 40 kadar katılımcılı bir takım ve bunun gibi 5 takım düşünün. Neredeyse 200-250 kadar kuruluş, yani bu kuruluşu temsil eden kişiler aylarca Türkiye'nin yol haritası üzerinde çalıştı. 2018’in ortalarında Türkiye’nin İmalat Sanayi Dijital Dönüşümü Yol Haritası, Başbakan tarafından açıklandı. Sanayi Bakanlığı sitesine girdiğinizde bu 170 sayfalık yol haritası dokümanına ulaşabilirsiniz.

Almanya’nın 2012-2013’te kendi yol haritasını açıkladığını düşünürsek sadece 4-5 yıl sonrasında ülkemizin kendi yol haritasını hazırlamış olması küçük bir mucize diye değerlendiriyorum. Yani bunlar samimi duygularım, kesinlikle şov amaçlı değil. Doğal olarak özel sektör çok hızlı başladı.

Dr. Gül Tokdemir: Endüstri 4.0 uygulamalarını farklı sektörler açısından değerlendirebilir misiniz?

Ali Rıza Ersoy:Dünyada en önde koşan sektör otomotiv sektörü Endüstri 3.0’da tam otomatizm noktasında, Türkiye de aynı dünya otomotiv sektöründe olduğu gibi çoktan ulaşmış durumda. Örneğin, üretimin neredeyse tamamen robotlarla yapıldığı Bursa'daki otomotiv fabrikalarımızda bir araç ihracat için üretilip banttan çıktıktan 55 saniye sonra ikinci araç gelmektedir. Bir dakikadan daha az aralıklarla araçların üretilebildiğini düşünürsek, otomotiv sektörünün Endüstri 3.0’ın hakkını fazlasıyla verdiğini söyleyebiliriz. İkincisi ilaç sanayi, ülkemizde de dünyada olduğu gibi çok otomatize, yani o haplar, ilaçlar insan eli değmeden kendiliğinden üretiliyor neredeyse. Üretim hatlarında bir ışığı kapatmadıkları kalıyor, ışığı da kapatabilirler aslında yani insana gerek yok. Üçüncüsü elektronik sanayi, televizyonlar, ses ve görüntü sistemleri gibi. En sonlara geldiğimizde ise en geriden gelen hazır giyimi söyleyebiliriz. Hala çok emek gerekiyor yani kadınlar ve erkekler dikiş makinelerinin başında üretmeye çalışıyorlar. İnsan emeğinin çok yoğun olduğu bir sektör. O tür sektörler de en arkadan gelen sektörler oluyor. Doğal olarak dünyada da bu şekildedir.

Dr. Gül Tokdemir:. KOBİ’lerimizi bekleyen zorlukları da düşündüğümüzde bir Endüstri 4.0 projesine başlamak için en iyi yol nedir? KOBİ’lere neler önerirsiniz?

Ali Rıza Ersoy: Sistem, 5 basamaklı bir yaklaşımdan oluşuyor. İlk önce en tepedeki insanın sesini dikkate al diyor. KOBİ’leri dikkate aldığımızda bu patron olabilir, patronun oğlu veya kızı olabilir. Öncelikle en tepeden gelen sesi önemsemeli ve onu dikkate almak zorundayız diyor. Yani o beyni ile de gönlüyle bu dijital dönüşümün içinde olmazsa olmaz, zorla değil yani gönüllü bir şekilde ikna olmadıysa bırak diyor. Binlerce KOBİ var, uğraşmadan hemen yanındakine geç. Varsayalım ki birinci aşamayı aştın. İşte oğlu veya kızı, belki yurt dışında okumuş, çağımızın gerçeklerini görebilen, anlayabilen, yorumlayabilen birisi çıktı. İşte o zaman işin neredeyse %50’sini hallediyorsunuz. Çok büyük bir değer, geri kalan ise %50. Yani liderlik her yerde aynı, konu ne olursa olsun. O lidere ihtiyacımız var. Patron yürüyün derse, zaman içinde öndeki bütün bariyerleri kaldırmış olacaktır zaten. Zaman zaman o da endişe ve şüpheye düşecektir. Zayıflığı da olacaktır, kaçınılmaz. Zorlu yollar bunlar, inişler çıkışlar, başarılar başarısızlıklar... Ama dirayetli, güçlü ve yıkılmaz bir figüre ihtiyaç var. Bunun en tepedeki olması gerekiyor. Hadi onu geçtik %50’yi hallettik, ikinci aşamada bir sponsor gerekiyor. Çünkü patron zamanını, her şeyini kalkıp da dijital dönüşüme harcamasını istemiyoruz. O aynı zamanda bir sembol, o aynı zamanda bir pazarlama penceresi, onun aynı zamanda derneklerde işi var, kamuyla ilişkileri yürütüyor vb. Dolayısıyla onun zamanını almayalım, mümkünse yönetim kurulundan yine en hevesli yani böyle arkasından ittirilerek değil de, ben yapıyım diyen istekli birini bulup, onu sponsor seçmek. Bu tam zamanlı bir görev değil. O yine günlük işine koşturmaya devam edecek ama patronunla olduğundan çok daha fazla zaman ayıracak yani %20’ler, %30’lar gibi düşünebiliriz ve bir icra kurulu kuracak. Sponsor, lider, CEO, CFO, COO, bunlar kaçınılmaz. Sonrasında patron sponsoru ikna edecek. Sponsor, CXO seviyesini ikna edecek. Sıralama böyle. Buradaki kritik pozisyon CDO (Chief Digital Officer). İçeriden veya dışarıdan bir CDO seçilecek. CDO zannedilenin aksine Bilgi Teknolojileri (BT)’nden olmayacak. Genelde tavsiye edilen, organizasyonun en acı veren, ağrılı, sızılı bir pozisyonun başındaki kişiyi CDO yapmaktır. Üçüncü aşamada, ikinci en kritik pozisyon PMO (Project Management Officer) atanması, yani şirket içinden veya şirket dışından. Şimdi 4. ayağa geldik. Bu aşama hep atlanıyor. Hep yapılmış gibi göründü. Hâlbuki işe alacağımız kapıdaki güvenlik görevlisinden, yönetim kurulu başkanına kadar olan çalışanların tamamının uzun emeklerle, eğitimlerle, toplantılarla, şovlarla yani her türlü iletişim, modern iletişim ve metodolojilerini kullanarak her birisinin gönlünü alarak mutlaka dijital dönüşümün niçin kaçınılmaz olduğu konusunda bilgilendirilmesi gerekiyor. Böyle akılcı bir iletişim stratejisi kullanarak insanların gönüllerini ve beyinlerini kazanarak yola çıkıp sonra biraz önce kurduğumuz takımla 3 yıllık, hatta mümkünse 2 yıllık, üç ay bazlı yol haritası hazırlanmalıdır. Geçmişte olduğu gibi 5 yıllık değil, çünkü çağımızda her şey o kadar hızlı değişiyor ki 3-5 yıllık stratejiler artık terk edilmiş durumdadır. Beşinci aşama olan bu yol haritası kapsamında, hangi departmanda, hangi sürecimi dijitalize edeceğim diye bunu bütçelendirmek, yatırım getirisini kabaca hesaplamak, toplam yatırım, toplam maliyet, hangi teknolojileri kullanacağım, hangi şirketlerle iş birliği yapacağım, bütün bunların tasarımının yapıp verilmesi gerekiyor. Bu yolculuğu bu şekilde özetleyebiliriz.